İzhâr
İzhâr, sekiz şekilde tefsir edilir: 1. Bedâ (zuhur etti, ortaya çıktı, göründü) "Zahir olanı (zahara) (yüz ve eller) müstesna, zînetlerini göstermesinler. " [366] "Berr'de (karada) ve bıhar'da (denizde) fesad zuhur etti (zahara) (kara ve denizde fesat ortaya çıktı!baş gösterdi)." [367] "Ben onun dîninizi tebdil etmesinden/değiştirmesinden veya yeryüzünde fesad izhâr etmesinden (ortaya fesad çıkarmasından) korkuyorum." [368] "Bu hayattan bir zahiri (onların nimetlerinden ve işlerinden, yapıp ettiklerinden görüneni/ortaya çıkanı) bilirler." [369] 2. Itlâ' (muttali kılmak, haberdar etmek) "Allah da bunu o'na izhâr etti (Allah da Rasûlü'nü, o sırra muttali kıldı/haberdar etti)..." [370] Ayette sözkonusu edilen kimse, Nebi'nin eşi Hafsa'dır; o, Nebi'nin (s.a) cariyesi Mariye ile halvet sırrını ifşa etmiş: Âişe'ye haber vermiş; Allah da Rasûlü'nü bu duruma muttali kılmıştır. [371] "O gayba âlimdir. Gaybını hiçbir kimseye izhâr etmez (muttali kılmaz)" [372] "Doğrusu onlar size zahir olurlar (muttali olurlar/sizden haberdar olurlar) ise..." [373] 3. Bir şeyin üstüne çıkmak, yükselmek "...onun üzerine çıkacakları (yazharûn) (evlerinin üstüne çıkmalarını sağlayacak) merdivenler..." [374] "Artık onu aşmaya (yazharuhu) (onun üstüne çıkmaya, ona yükselmeye) güçleri yetmedi." [375] 4. Te'âvun (yardımlaşma/yardım etme/destek olma) "Şayet o'na karşı tezahür ederseniz (bir birinizle yardımlaşırsanız)..." [376] Benzeri bir ifade de Kasas sûresinde yer almaktadır.[377] "Bunun ardından melekler de (o'na) zahirdir (Nebi'ye yardımcıdır/destekçidir)." [378] "Birbirlerine zahîr (yardımcı/destekçi) olsalar dahi... " [379] "Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) zahîr (yardımcı/destekçi) oluyor." [380] "O'nun onlardan bir zahîri (yardımcısı/destekçisi) de yoktur." [381] "...İndirdi, onlara muzâharet (yardım) edenleri." [382] 5. Kahrda yücelik, yenik düşürmek/kahretmek ile birlikte üstünlük sağlamak "O ki, Rasûlü'nü hidâyet ve hak dîn ile gönderdi; onu her dîne izhâr etmek (bütün dinleri yenik düşürüp/kahredip İslâm'ı üstün kılmak) için." [383] "Ey kavmim! Arzda (bu yerde) zahirler (üstünlük sağlayanlar) olarak bugün mülk sizindir (onları kahretmek suretiyle ehl-i Mısr üzerine üstün olanlar sizsiniz)".[384] "Biz de o îmân edenleri düşmanlarına karşı destekledik de böylece zahirler oldular (yenik düşürmek suretiyle onlara karşı üstünlük sağladılar)." [385] 6. Bâtıl "Yoksa siz zahir (bâtıl, Allah'a şirk) bir söz mü söylüyorsunuz?" [386] "Kadınlarına zıhâr yapıp [387] (bâtıl bir söz söyleyip)..." [388] 7. Allah'ın mesel darbetmesi "O'nu, sırtınızın ardına (verâkum zıhrıyyâ) atılmış/atılacak bir şey edindiniz (O'na tazim etmeyerek, O'ndan başkasına tazim ederek Allah'ı adeta sırtınızın ardına atılacak önemsiz bir şey gibi gördünüz)." [389] "Allah'ın kitabını sırtlarının arkasına (verâe zuhûrihim) attılar (onlar Allah'ın kitabını, adeta sırtlarının arkasına atılmış gibi yaptılar: onunla amel etmeyip sihirle amel ettiler). " [390] 8. Gündüzün ortası/öğle vakti "İkindide ve öğle vaktinde (hîne tuzhirûn) (gündüzün yarılanmasının akabindeki ilk namazda)." [391] "... ve öğle vaktinde (ve hîne zahîra) (gündüzün ortasında) elbisesiz/elbisenizi çıkarmış olabileceğiniz esnada..."[392]
16.02.2009 tarihinden beri 4048 defa okundu. Son takip: 18.11.2024 - 07:37