Yakîn/Îkan
[1] Yakîn, "ikan", "istikan", teyakkun", hepsi aynı anlamdadır. "İkan" ise yakın sahibi olmaktır "Yakîn", gerçeğe uygun ve herhangi bir şüphe ile ortadan kalkmayacak şekilde şek ve şüpheden uzak, kesin bir inanış demektir. Başka bir ifade ile "yakîn", şek ve şüphe bulunmayan kesin bilgi, şüphe karışmayan ilim, bozulma ihtimali olmayan ilim demektir. Bununla beraber kalbin kararı anlamında da "yakîn" denilmiştir. "Bu öyle bir inanıştır ki başka türlü olması mümkün değildir." demektir. "Şu anda şüphem yok ki bu böyledir." "Şimdi ve ileride şüphe edilemez ki bu böyledir." "Başka türlü olması mümkün değil, bu böyledir." Bu ifadelerin üçü de yakîn anlamı içerir, ancak asıl yakîn ikinci ve üçüncü cümlelerdir. Çünkü Allah'a ait ilme yakîn denilmez. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi Allah'ın isim ve sıfatları vahye dayanır. Kitap ve Sünnet'te Allah'ın ilmine "yakîn" denildiği görülmemiştir. İkincisi, "yakîn" ve "ikan" şek ve şüphe edilen şeyler hakkında kullanılır. Yakînde istenen şey gerçeklik ve şüphesizliktir, ancak bu olayın zarurî olması değil ancak vaki olması şarttır. Bu nedenle görülenler, tecrübe edilenler, tevatürle nakledilenler ve doğru istidlaller de "yakîn" ifade ederler. "Yakîn", seksiz şüphesiz, tereddüdsüz ilim manasına "yakin"gibi masdar veya mübalağalı ism-i fail olup ilmin sıfatı olarak bilinir. "Mutayakkan" manasına bilinenin sıfatı olarak da kullanılır, özellikle ölümün ismi olmuştur. Râgıb, "ilmîn sıfatı alan 'yakîn', fehmin/anlayışın sebatiyle nefsin sükûnudur. Marifetin, dirayetin ve benzerlerinin üstündedir. İlm-i yakîn denilir, marifet-i yakîn denilmez." demiştir. Seyyid'in beyanına göre de "yakîn" sözlükte şek ve şüphe olmayan ilim demektir. Yakînin de kendi aralarında dereceleri vardır. Türkçe'de kullanılan, yakın kelimesi ile Arapça'daki yakîn kelimesinin hiçbir benzerliği yoktur. Türkçe'deki yakın kelimesi Arapça'daki "kurb"un karşılığıdır. İki nesne arasındaki yakınlığı anlatır. "İlme'l-yakın" ifadesinin anlamı hakkında üç ihtimal vardır. 1- Yakîn denilen sağlam biliş demektir. 2- İlmin malumuna izafeti kabilinden olmasıdır ki, emr-i mutayakkine yani şeksiz şüphesiz malumunuz olan şeyleri bilirsiniz, demektir. 3- Mevt/ölüm manasına ölümü biliştir. İnsanın ölümü bilişi de üç aşamalıdır. 1- Kıyaslama ve karşılaştırma yoluyla ölümün bilinmesi, 2- Ölüme yaklaştığında, yaş ilerlediğinde veya hasta olduğunda ölümü bilişi, 3- Kişinin tam öldüğü andaki bilişidir ki bu da "hakka'1-yakîn"dir. "Ayne'l-yakîn" ifadesinde ise, iki vecih vardır. Birisi "ayn"ın göz anlamına gelmiş olması, "Yakîn gözüyle açıkça göreceksiniz" demek olur. Rü'yetten anlaşılan budur. Diğeri de "ayn"e zât, kişi manası verilmesidir. O zaman anlam, "Yakînin zâtından, kendisinden olan bir görüşle göreceksiniz." demek olur. Bu ifade, "hakka'1-yakîn" ifadesi ile aynı anlama gelmektedir. (Hatta ye'tiyeke'l-yakiyn): Ölüm [2] (Hatta ye'tiyeke'l-yakiyn): Sana yakiyn yani ölüm gelinceye kadar tevhid üzre dosdoğru ol. Fakıyh, Muhammed b. Fadl'ın Muhammed b. Ca'fer'den, onun İbrahim b. Yusuf’tan, onun Meharimi’den, onun İsmail b. İyaş'tan, onun Şurahbil b. Müslim'den, onun Cübeyr b. Nusayr'dan, onun Ebu Müslim el-Havlani'den, onun da Resulullah’tan şöyle rivayet ettiğini söyledi: “Allah bana, mal biriktirip tacirlerden olmamı vahyetmedi, bilakis bana; sana ölüm (yakiyn) gelinceye kadar Rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden ol, Rabbine ibadet et, diye vahyetti.” [3] Nisaburi "yakiyn"i iki şekilde yorumlamış: a- kendisine va'dedilen yardım b- kesinlikle karşılaşacağı ölüm [4] (Yakiyn): Ölüm ... [5] Lafzen "erişmesi muhakkak/kaçınılmaz olan (el-Yakin) sana erişinceye kadar"... Kur'an'da ölümü ima etmek üzere sıkça kullanılan bir deyim[6] Bununla birlikte, bkz. söz konusu terimin Kur'an'da ilk defa geçtiği Müddessir: 74/47. [7] Rabbine, ölünceye dek ibadet etmeye devam et. (Ölüm) yakiyn diye isimlendirilmiş çünkü o, kesin bir olgudur.[8] ... Ey Muhammed! Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. Ölümün gelmesi kesin olduğu için ona "yakiyn" denildi. [9] Kur'an-ı Kerim'de, türevleriyle beraber onlarca defa zikredilen bu tabir sadece iki yerde; Hicr: 15/99 ve Müddesir: 74/47'de ölümü ifade etmektedir. Mütercimlerin çoğu bu nüansa muttali olurken üç tanesinde aynı şeyi göremiyoruz: Bulaç, Y.Öztürk, Atay. Bulaç ... yakın ... Y. Öztürk: ... şaşmaz ve kesin bilgi... Atay: ... bilinç ... Bulaç "yakiyn"i tercüme etmeye ihtiyaç duymazken, Atay "bilinç", Y. Öztürk ise "şaşmaz ve kesin bilgi" olarak tercüme etmiştir, Atay ve Y. Öztürk'ün bu tabir için öne sürdükleri tercümeler, elbetteki "yakiyn" in anlamlarındandır, ama, "Her sözün bir coğrafyası vardır." sözünden hareketle öngörülen bu anlamların, bulundukları bağlamla beraber düşünüldüğünde, pek de uygun düşmediği görülecektir. Kaldı ki, buraya aldığımız klasik ve çağdaş alimlerin görüşleri ve bunlara ek olarak diğer mütercimlerin tercümeleri de "yakiyn"in en azından Hicr: 15/99 ve Müddessir: 74/47'de "ölüm" anlamına geldiği yönündeki kanaatimizi güçlendirmektedir. Netice olarak; bu iki ayette yer alan "yakiyn" ifadesinin; "Ölüm" şeklinde tercüme edilmesi, bizce daha doğrudur. Örnek: Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet/kulluk et!
16.02.2009 tarihinden beri 4101 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:45