Elletî/Ellezî
"Elletî", "ellezî, "men" ve "ma" gibi belirsiz isimlere ism-i mevsul denir. Tesniyesi "ellezâni", çoğulu "ellezîne", müfred müennesi "elletî", tesniye müennesi "elletâni", cemi müennesi "ellâti" gelir. Eskiden bunun tercümesine "şol ki" denilirdi. Günümüzde bunun yerine "ol ki" diyoruz. Halbuki "o", hem gaib zamiri hem işaret ismi olarak kullanıldığından, bir de mevsul ismi olarak kullanılması dilde darlık oluşturuyor. Gerçi Türkçe'de asıl bağlaç anlamını ifade eden edat "ki" ifadesidir. Fakat "ki" isim olmayıp sadece bir bağlaç harfi olduğundan, cümlenin asıl bir öğesi olmaz. Yalnız önündeki cümleyi üst tarafına sıfat yapar. Bu yüzden mevsul ismin yerini tutmaz. Bu nedenle "ellezî" ve türevleri kullanılarak, sıla ile sıfatın arası açılmamış olur. Arapça'da ise sıla ile sıfatın belagat açısından önemli farkları vardır. Bundan dolayı Kur'ân'da hoş ve ince zevkler ifade eden "ellezî" gibi mevsullerin tatlı tekrarları, o ki, bu ki, şu ki, tercümelerle anlatılırken tatsız tekrarlara sebebiyet verildiği gibi, bir çok yerlerde mevsul kaybedilerek mevsuf haline getirilmiş olunuyor. Öyle ki bunlar dillerin birbirinden zorunlu olan farklılıklarıdır. Cümlenin mevsufu belirsiz olur, fakat mevsul muhakkak belirlidir. Sılanın muhatap için belirli olması şarttır. [33]
16.02.2009 tarihinden beri 43649 defa okundu. Son takip: 24.11.2024 - 09:29