Hattâ

Hattâ, üç şekilde tefsir edilir: 1. İlâ (...e, ...a kadar) "Hani onlara (Salih'in kavmine), "Bir vakte kadar (hattâ hîn) (ecellerinizin sona ereceği âna/zama­na, kadar) faydalanın!" denilmişti." [189] "Şimdi sen onları bir vakte kadar (hattâ hîn) (ecellerine kadar) gafletleri içinde bırak." [190] "Fecrin doğuşuna kadar (hattâ) (tan yerinin ağarmasına kadar (ilâ)." [191] 2. Felemmâ (ne zaman ki /nihayet) "Hattâ (nihâyet/ne zaman ki) o rasûller ümitleri­ni kestiler (kavimlerinin îmân etmelerinden ümitlerini kestiler)..." [192] "Kendisini helak ettiğimiz bir karyeye haramdır: on­lar rücu edemezler. Hattâ (nihayet/ne zaman ki) Ye'cûc ve Me'cûc açılıp..." [193] "Hattâ ((nihâyet/ne zaman ki)) emrimiz gelip de tan­dır kaynadığında..." [194] 3. Olacak bir şey için belli bir vakit, ikrar (nihaî nokta ve kabul) "Allah'a ve Son Gün'e îmân etmeyenler... cizye verin­ceye (ikrar ve kabul edecekleri vakte) kadar (hattâ) (onlarla kıtal edin/savaşın)!" [195] "O bağî olanla Allah'ın emrine dönünceye kadar (hat­tâ) kıtal edin." [196] Fitne (şirk) kalmayıncaya (yok oluncaya/ortadan kalkıncaya) kadar (hattâ). [197] Bunun bir benzeri de Bakara sûresindedir. [198] "Ve öyle sarsıldılar ki, hattâ (nihayet/ne zaman ki) rasûl ve maiyyetindeki îmân edenler, “Allah'ın yardımı ne vakit?" dediler." [199] Hatta yetebeyyene lekumu’l-haytü'l-ebyedü mine'l-haytü'l-esvedi mine’l-fecri:[200] Bir adam[201] Nebi (as)'e: "Bu, gerçekten siyah ve beyaz ip­lik midir?" dedi. Nebi (as) ona: "Sen kalın kafalının birisin; o, gecenin gündüzden ayrılmasıdır." dedi. (el-haytü'l-ebyed): O, ufukta tan vaktinin fecrinden ilk olarak görülen uzatılmış ip şeklindeki şeydir, (el-haytü'l-esved) ise onunla (haytü'l-ebyed'le) beraber gecenin alacasın­dan (uzatılan) şeydir. Siyah ve beyaz ipliklere benzemele­rinden dolayı (böyle denmiştir). Ebu Davud, şiirinde şöyle demiştir: Işık huzmeleri bizleri aydınlattığında sabah çizgi­si (hayt) ışıldayarak göründü. [202] (Zemahşeri konuya, söz konusu ayetin teşbih mi istiare mi olduğunu tartışarak devam etmektedir.) ... Yani sizin için gündüzün beyazlığı gecenin siyahlığın­dan farkedilir oluncaya kadar. [203] .. .Yani gündüzün beyazlığı gecenin siyahlığından (ayırd edilinceye kadar). El-Haytatu (ifadesi) şairin "kaybolan de­vesine kazık (seb) ile ipi (hayt) arasındaki mesafe kadar yaklaştı (buldu)" sözünde, ip veya kazık için müsteardır. [204] (El-haytü'l-ebyed): Gündüz. (Esved): Gece. [205] Lafzen "şafağın beyaz çizgisi (gecenin) siyah çizgi(sin)den ayırd edilinceye kadar." Bütün Arap dilbilimci­lerine göre, "siyah çizgi" (el-haytü'l-esved) ibaresi, gecenin "karanlığını [206]; el-haytân ("iki çizgi" veya "iki hat") ibaresi ise "gece ve gündüz"ü gösterir. (Lisanü'l-Arab) [207] El-haytü'l-ebyedü mine'l-haytü'l-esvedi: Şerif Radi bu aye­ti şöyle açıklar: Bu, güzel bir istiaredir. Maksat, sabahın be­yazlığı ve gecenin karanlığıdır. Burada iplikten mecaz ola­rak kullanılmıştır. Sabahın beyazlığı, tan yeri ilk ağardığnda hafif bir aydınlık şeklinde olur. Gecenin karanlığı ise yok olup gitme durumunda oldukları ve her ikisi de zayıf oldukları için ipliklere benzetilmişlerdir. Ancak beyazlık gittikçe artar, karanlık ise gittikçe azalır. Zemahşeri bunun teşbih-i beliğ olduğu görüşündedir [208] Anlaşıldığı üzere "haytü'l-ebyed" ve "haytü'l-esved" terkibleri bu ayette gerçek anlamlarının dışında, gündüzün başlangıcını/aydınlığını ve gecenin sonunu/alacakaranlığını ifade etmek için istiare, bir kavle göre de teşbih olarak kul­lanılmıştır. Bütün Türkçe Kur'an çevirilerinde bu gerçeklere göre hareket edildiğini söylemek mümkün değildir. Elmalı: ... ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçi­linceye kadar ... Sabahleyin şafak sökünceye, tan yeri iplik gibi ağarınca­ya kadar... Çantay: ... Fecr-(i sadık) olan ak iplik kara iplikten size seçilinceye kadar ... Sabahleyin şafak sökünceye kadar, tan yeri beyaz iplik gibi ağarıncaya kadar... D.İ.B.: Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar... Bilmen:... ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar. Yavuz: ...ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, ge­cenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar... Davudoğlu: ... Hem sizce tâ sabahın beyaz ipliği siyah ip­likten seçilinceye kadar (yani gecenin siyah ipliğe benzeyen karanlığı gidip saba­hın beyaz ipliğe benzeyen aydınlığı seçilinceye kadar) ... Ateş: ... şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırdedilinceye kadar... Bulaç: Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar ... T.D.V: .. sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar... Y. Öztürk: Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar... Atay:... Tan yerinde gündüzün beyaz çizgisi gecenin siyah çizgisinden sizce ayırdedilene kadar... A. Öztürk: ... şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayrılın­caya kadar... Koçyiğit: ...fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçi­linceye kadar... Hizmetli : ... şafak söktükten so a ortalık aydınlanıncaya kadar... Varol: ... ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırd oluncaya kadar... Piriş: ... Fecr esnasında şafaktaki heyazlık; karanlıktan ayırd edilinceye kadar... Şafağın beyaz çizgisi ile siyah çizgisi birbirinden ayırd edilinceye kadar. Kanaatimizce bu ayetin ilgili bölümünün en doğru ve anlaşılır tercümeleri, içinde "siyah iplik" ve "beyaz iplik" ibarelerinin bulunmadığı tercümelerdir. Çünkü bu iki iba­re belli bir kültürel zemine yaslanan ve şüphesiz lafzi an­lamları dışında başka anlamlar ihtiva ve ifade eden temsil­lerdir, önemli olan bu temsilleri gün yüzüne çıkarmaktır. Zira anlam tamamiyle bu temsillerde odaklanmaktadır. Bu münasebetle mütercimlerimizin Adiyy b. Hatem'in düştüğü yanılgıda ısrar etmeleri yadırganacak bir davranıştır. Oysa­ki Adiyy b. Hatem'in konuyla ilgili Resulullah (as)'la olan diyalogunu bilmeyen de herhalde yoktur. Kaldı ki bütün tefsir ve tefsir usulü kitaplarında da bu konu bütün açıklı­ğıyla anlatılmaktadır. Netice itibariyle söz konusu ifadelerin aşağıdaki tercü­melerinin dikkate alınması gerekliliğini ifade etmekte yarar umduğumuzu belirtmek istiyoruz: - Gündüzün aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edi­linceye kadar. - Tan yerinin aydınlığı gecenin karanlığından fark edi­linceye kadar. - Gündüzün beyazlığı gecenin siyahlığından ayırt edilin­ceye kadar. - Gecenin gündüzden ayrıldığı ana kadar. Örnek: Şafak söküp tan yeri ağarıncaya kadar. (Elmalı)


16.02.2009 tarihinden beri 2752 defa okundu. Son takip: 18.11.2024 - 07:44