Sabr

Sabr[6], sözlükte göğüs germek, karşı koymak, di­renmek, sebat etmek, dayanmak anlamındadır. Ancak sabır, Kur'ân'da daha çok, zorluklar karşısında Allah rızasını gözete­rek dayanmadır. Övülen ve tavsiye edilen sa­bır, iman ve salih amel ile hak ve hayır yolunda sabırdır. Bu şecaat, mertlik, yiğitlik şiarıdır. Yoksa her kötülüğe katlanmak, her zillete boyun eğmek, pislikler içine dü­şüp de her ne pahasına olursa olsun oradan çıkmaya, kurtulmaya çalışmamak, çabalamamak, batıl­da, kötülükte saplanıp kalmak ve şerre rıza demek olan atalet, tem­bellik, meskenet ile sükuttan ibaret olan duygusuzluk sabır değildir. Çünkü şerre rıza, küfre rıza küfürdür. Ulema sabrı ikiye ayır­mıştır. Birincisi, kötü olan şeye sabrederek sonucunun iyi olması­nı beklemek, ikincisi ise, şehvet­ten ve dünya lezzetlerinden uzak durarak, bunların kötülüğünden korunmaktır. Bunların birisi acı ilaçlarla tedavi gibi vazifeye atıl­mak. İkincisi, zehirli tatlılardan kaçınmak gibi zararlı şeylerden kaçınmaktır. Öyle anlar vardır ki, o za­manda beklemek, sabretmek gay­ri meşrudur. Öyle durumlarda mücadele etmek hatta hayatı feda etmek gerekir. Bu nedenle, iman­dan so a yolun başı sabır, amelin başı sabır, kısacası hikmetin başı sabırdır. Yaşamak sabretmektir. Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için sebat ve mukave­met etmektir. Her ferahlığın, her başarının anahtarıdır. Sabırsız ne­fisler her zaman darlık içindedir. [7] "Sabr", kendini darlıkta ve zorlukta tutma demektir. "Sabertu’d-dâbbe”; "hayvanı yemsiz hapsettim." Yani aç bıraktım", "Sabertu fulânen"; "filanı çok sıkı bir şekilde zorlu bir tutuşla tuttum."[8] manalarına gelmektedir. Görüldüğü gibi "sabr"da bir hapis anlamı vardır. Şeri'at'ın ve aklın uygun gördüğü hallerde nefsi hapsetme, kendine hakim olma anlamını ifade eder. "Sabr", çok genel bir kelime olup, sözgelimi musibet anında, savaşta; savaş meyda­nından kaçmayıp ayak direme sabırdır. Gerektiğinde sır sakla­ma, dili gıybetten, söz taşımaktan ve gereksiz ifadelerden koruma da sabırdır.[9] Câhiliye döneminde bu kelime, zorluklara göğüs ger­me anlamında kullanılmıştır, Antara b. Şeddâd şöyle demektedir: "Korkağın canı ağzına geldiğinde, nefsimi hapsettim. Yani sabrettim, sebat ettim."[10] İslâmî literatürde "sabr", günahlardan kaçınarak, nefsin arzu ve isteklerini yerine getirmemektir. Kur'ân, sabredip, salih amel işlemekten, cihad edip takva sahibi olmaktan söz eder ve bu gibi vasıflara sahip olan insanları över.[11] "Sabr", câhiliyede, sadece zorluklar karşısında dayanıp direnmek, sebat etmek anlamına gelirken, İslâmî devirde, musibetlere, zorluklara ve İslâm'ın ibadet olarak emrettiği şeylerde kullanılmaya başlamış ve Kur'ân'da çokça "sabr" tavsiye edilmiştir.[12]


16.02.2009 tarihinden beri 5299 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 10:44