Savm

Kur’ân'da türevleriyle birlikte 14 âyette geçmektedir. En çok geçen şekli "siyam" olup 8 âyette kullanılmaktadır. "Savm" ve "sıyâm" filolojik anlamlarıyla "yeme, konuşma ve yürüme gibi fıilerden el çekmek, yani bırakmak demektir."[93] Yürümeyen ata, durgun su ve rüzgara da saim denir.[94] Kur'ân'da, insanlarla konuşmamaya da "savm"[95] denmiştir. Güneşin, gündüzün ortasında gelmiş olduğu tepe noktasına, (Mesâme’ş-şems); yine aynı manada yıldız için de, (Mesâme’n-Nucum) denilir. Yine bu manadan olmak üzere, rüzgar durduğu zaman, (Sâmeti’r-rih); at otlamayıp ayakta durduğu zaman, (Sâme’l-feres); denilir.[96] Câhiliye döneminde, "savm" kelimesi, "yemeden kesilme" anlamında kullanılmış olduğunu en-Nâbiğâtu'z-Zubyânî'nin şu beytinden anlıyoruz. "Tozun dumanın altında bir yanda duran ve yayılma­yan, bir yanda da yayılan, otlayan atlar; bir de, ağızlarındaki gemlerini çiğneyenler..."[97] Görüldüğü gibi burada "savm" hareket etmemek manasında kullanılmıştır. İslâm ıstılahında ise "savm", "Allah rızası için yemek­ten içmekten ve kadınlarla temastan, imsak vaktinden güneş batıncaya kadar (günboyu) uzak durmaktır."[98] "Savm"ın İslâmdan önceki ve so aki dönemlerde kullanılışında, lügat manası açısından fazla bir fark görülmemektedir. Fakat bu kelimeye, İslâmla hususi bir mana kazandırılmış ve "Allah rızası için yapılan bir ibadeti ifade eder hale gelmiştir. Cahiliyede böyle bir ibadet anlamı taşıdığı görülmemektedir. Kur'ân'la bu manayı kazanmıştır diyebiliriz.[99]


16.02.2009 tarihinden beri 3514 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 11:15