Takva
Takva kelimesi, kötü şeyden sakınmak mânâsına gelen ittikâ kelimesinden alınmıştır. Takva, kişi ile kötü şey arasında bir engel kabul edilir. Meşhur câhiliye şâiri Nâbiğa ittikayı bu mânâda kullanmıştır: "Kadın düşürmek istemediği halde baş örtüsü düştü. Onu aldı ve bizden eliyle korundu" Buna göre muttakî, zarar veren şeylerden kendini koruyandır. Bu mânâda itaat vesilesiyle Allah'ın azabından korunan kimseye muttaki denir. Genel olarak takva "kulun Allah'ın emirlerinden ayrılması ve yasaklarından sakınması manâsına gelir." Takva, Allah'ın vikayesine (korumasına) girmek, emrini tutup azabından korunmaktır. "Kelime-i takva" ifadesi "ihtisas" veya "ednâ", "mülâbese" veya "beyâniyye" olabilir. Takva lügatte, vikayedendir. Vikaye gayet iyi korunup sakınmaktır. Aslı "vakya"dır. "Vav" harfi "tüklan" ve "tücah" gibi "ta" harfine, "ya" harfi de "bakva" gibi "vav" harfine dönüşmüştür. Nefsi korkulacak şeylerden muhafazaya alıp korumaktır. 1- Sebebin müsebbibine bağlılığı türünden olarak, takva için en gerekli kelime "korumak"tır. 2- Takva, takva ehlinin kelimesi, korunanların alameti olan kelimedir. 3- Takva kelimesi takvanın aslı demek olur. Birçoklarına göre takva sözünden murad, tevhid ve şehadet sözleridir 4- Takva, fücurun zıddıdır. Nefsi kurtarmanın, Allah’ın korumasında fenalıktan korunmanın ismidir. Sonucu korunmak olan hayır, itaat, iyilik işlerini kapsar. 5- Bazan korkuya takva denilir olmuştur. Şeriatta ise iki manada kullanılır. Birincisi, sonunda ahirette zararlı olandan sakınıp korunmak demektir. Bunun eksiği ve fazlayı kabul eden geniş bir sahası vardır. En aşağısı cehennemde ebedî kalmaya neden olacak olan şirkten uzak kalmadır. En yükseği de bütün duyularıyla Allah'a yönelme ve onun korumasına girmedir. Hakiki takva budur. 6- Bir de şeriatte bilinen özel anlamı vardır ki, mutlak olarak takva denildiğinde ve karine bulunmadığında maksat bu olur. Nefsi günahtan korumaktır. Bunun içinde nefsi büyük günahlardan korumak özellikle gereklidir. Râgıb, Şeriatın tarifinde takvanın, günahtan korunmak olduğunu, bunun da haramları terk ile mümkün olacağını ifade etmiştir. Takvalı olabilmek için, korunulması gereken günahları bilmek gerekecek, ilim olmadan takva olmayacaktır. Takva da esas olan korku ve korunmadır. Bunu için de bilgi gerekmektedir. 7- Takva, Şems Sûresi'ndeki kullanımında mücerred manaya mastar değil, ismi mastardır. [44] Kur'ân'ın özenle üzerinde durduğu kavramların başında "takva" kelimesi gelmektedir denebilir. Zira insanın dünya ve ahiret mutluluğu bu kavramın zımnında yer alan mana ile gerçekleşecektir. Bu kavram türevleriyle birlikte 258 âyette zikredilir. Kökü v-k-y'dir. V-k-y ise, bir şeyden sakınma, korunma, korkma, muhafaza olma demektir.[45] Çeşitli kullanış şekilleriyle bu fiilin daha kapsamlı manası şöyle ifade edilebilir: "Bir şeyi muhafaza etmek, eziyetten korumak, zarar verecek şeylerden onu sakındırmak, çekinmek başka bir tehlikeye karşı korumaya almak."[46] İslâm ıstılahında ise, insanın kendisini Allah'ın korumasına, himayesine alarak, ahirette zarar ve eleme sebep olacak şeylerden dünyada kendisini muhafaza etmesi yani günahlardan kaçınıp, hayır olan işlere sarılması diye tanımlanmıştır.[47] Bir diğer ifade ile kişinin gücü yettiği oranda Allah'dan korkması demektir.[48] Takvâ'yı çeşitli mertebe ve derecelere ayırmak mümkündür. Mesela şirkten korunma ilk ve en önemli mertebedir. Daha so a bunu, kısaca büyük günahlardan kaçınma, küçük günahlarda ısrar etmeme takip eder.[49] Bu korkuyu, hayat felsefi olarak benimseyerek, duygu, düşünce ve eylemlerini buna göre tanzim edene de "muttakî" denir. Diğer bir ifade ile "takva" Allah korkusudur. Eğer kişi bu korkuyu ifade ederken, gerek bu konuda, gerekse ahirette eylemlerinin doğuracağı kötü sonuçlardan korkmayı kasdederse doğru bir davranış içerisine girmiş olur. İşte İslâm'ın hedeflediği ve takva kelimesiyle gerçekleştirmek istediği korku budur. Ancak bir kurt gördüğümüzde hissettiğimiz korku veya ne yapacağı belli olmayan bir zalim idareciden duyulan korku "takva" kavramıyla ifade edilemez.[50] Hz. Peygamber: "Bir yarım hurma ile de olsa -sadaka vererek- kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz."[51] buyurmuştur. Câhiliye şiirinde ise lügat anlamına uygun olarak sakınma manasında kullanılmıştır. Zubeyr b. Ebî Sulmâ'nın aşağıdaki beyti buna örnek teşkil edebilir: "Ben önce işimi hallederim. So a arkamdan gelen dizginlenmiş bin atlı düşmandan sakınırım."[52] Görüldüğü gibi câhiliye döneminde "takva" kelimesi, herhangi bir canlının kendisine yönelebilecek bir tehlikeye karşı nefsini müdafa etme hareketi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Kur'ân'ın nüzulünden so a bu kelime, kıyamet gününde kendisini Allah'ın ateşinden koruması için kişinin aldığı önlemler olarak dini bir mana kazanmıştır.[53] Mamafih insanın ebedî kurtuluşa ermesi için sadece ibadetlerde "takvâ"yı yakalamaya çalışması yeterli değildir. Tüm tutum ve davranışlarında, hayatın her cephesinde takva olgusuna kavuşmaya çabalaması gerekmektedir.[54]
16.02.2009 tarihinden beri 3543 defa okundu. Son takip: 22.11.2024 - 07:15