Tesbih

"Tesbîh"in[181], Kâmûs-i Besâir'de; Allah'ı kutsamak, takdis etmek manasında olduğu ve "sebahe"den türediği ifade edilmiş­tir. Allah'a ibadet etmede hızlı ol­mak anlamında kullanılıp, bütün ibadetler için genelleştirilmiştir. Subhâne lafzı da "gufran" gi­bi mastardır. So a tesbihte alem olmuştur. Mastar olarak da kulla­nılır. Ancak mastar olmasına iti­raz edilmiştir. Zira, tesbih fiilinin sülasisi kullanılmamıştır, bu ne­denle "mastar yerine konulmuş isimdir" denilmiştir. Tesbihin mastarı, tenzih ve takdis gibi tef'ildir. Bunda teşbih olunan Allahu Teâlâ'nın niteliği ise temizlik ve kutsallık gibi gerekli bir anlam olmalıdır. Sübhân, tesbihin sülasi mas­tarı değilse o makama konulmuş bir isimdir ki, yüce Allah'ın zatı­nın temizlik ve kutsallığını ifade eder. Buna "subhâniyet" veya "subhiyet" diyebiliriz. Subhân esma-i husnâdandır. Tesbih, Sübhanallah'tan çıkarılmıştır. Sübhânenin öznesine tamlayan alması da­ha uygundur. Tesbih, uzak git­mek, uzaklaştırmak manasından çıkmadır. Arzda uzağa gitti ma­nasınadır. [182] Kur'ân'da türevleriyle birlikte yaklaşık 93 âyette geçen bu kelime, "se-ba-ha" fiil kökünden türemiştir. Bu kelimenin dildeki asıl anlamı, "yüzmek ve suya dalmaktır."[183] İmruu'1-Kays, atlarını tasvir ederken onların hızlı kaçışlarını ve gözden kayboluşlarını, "se-ba-ha" fiiliyle ifade ederek şöyle der: "Yüzer gibi ön ayaklarını uzatarak koşan ve gözden kaybolan atlar, yorulup toz kaldırmağa boşaldıkları vakit atı, yeniden kuvvet alarak hızlanır, koşmaya devam eder.[184] İslâm gelmezden önce "tesbih" sözcüğü biliniyor ve kullanılıyordu. Mesela el-Aşa bir beytinde şöyle der: "Şeytana değil, yalnız Allah'a ibadet et ve O'nu gece ve kuşluk vaktinde tesbih et."[185] Bu beyitte "tesbih"in İslâmî manada kullanılıp kullanılmadığını tam olarak bilemiyoruz. Şu kadar var ki, Allah'ı tesbih manasında kullanıldığı açıktır. "Tesbih" kavramının İslâmî dönemde kapsadığı mana­ları şöyle sıralayabiliriz: Zemahşeri'ye göre "salât" farz namazları, "tesbih" ise nafile ibadetleri ihtiva etmektedir.[186] Kurtubî ise, lügat manasından hareket ederek, "tesbih"in, akmak gitmek anlamına geldiğini ve Allah'ın noksan sıfatlardan tenzih edilmesi manasına alındığını söyler.[187] Bu yorumdan hareketle şöyle denebilir, "tesbih"; suya dalıp akıp gitmek ve gözden kaybolmak manasına geldiğine göre, Allah (c.c) da noksan sıfatlardan münezzehtir. Beş duyu ile ihata edilemez. Nitekim şu yorum bunu te'yid etmektedir: "Tesbih" in lügat manası olan "suya dalmak", yüzen kişiyi gözlerden kaybeder ve uzaklaştırır. Belkide bu uzaklaşmanın manası gelişerek gözlerin ihata edemediği bir varlığı kapsa­mıştır. İnsan düşüncesinde bunun en açık örneği Allah'dır. Zira O, insanların kendisini idrâk etmelerinden uzak olduğu gibi, kendisine yakışmayan sıfatlardan da uzaktır.[188]


16.02.2009 tarihinden beri 3254 defa okundu. Son takip: 18.11.2024 - 08:16