Zann
Zann, ihtimal üzere oluşmuş bir hüküm demektir. Bir kısmı hakka hiç isabet etmez. Etmeyince de başkasının hakkına ait bir hususta onun aleyhine hüküm verilerek bühtan ve iftira atılmış olunur. Özellikle, zannın kaynağı nefsî işler olunca hata daha büyük olur. Bu nedenle zannın bazısı günahtır. Günaha düşmemek, vebala girmemek için zandan kaçınmak esastır. Yasaklanan çirkinlerin çoğu da vebal ve sorumluluk oluşturan, günaha sokan zanlardan oluşur. Zann, üç şekilde tefsir edilir: 1. Yaqîn (kesin bilgi) "Dâvûd, onu kendisine sırf bir fitne yaptığımızı zannetti (kesinlikle/kesin olarak kendisine bir imtihan vesilesi yaptığımızı anladı, sezdi)." [37] "Doğrusu ben hesabıma mutlaka kavuşacağımı zannediyordum (kesinlikle biliyordum/inanıyordum)." [38] "Allah'ın hududunu ayakta tutacaklarını zannederlerse (kesin olarak bilirlerse/inanırlarsa)..." [39] 2. Şekk/şüphe "Demiştiniz ki: "Sâ'at nedir bilmiyoruz; (onun) zanndan (şekten/şüpheden) başka birşey olmadığını zannediyoruz (ondan şekk/şüphe ediyoruz) ve biz yaqîn edinmiş değiliz." [40] 3. Töhmet "O ğayb üzerine danîn [41] (ğayb hususunda itham/töhmet altında) değildir." [42] "Allah'a zann üstüne zannda bulunuyordunuz, (Allah'ın sizi muzaffer kılacağına dair verdiği haber hususunda Nebi'yi (s.a) itham ediyordunuz)." [43]
16.02.2009 tarihinden beri 2929 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 08:38