Zikir

Zikir kelimesi de masdar olup, anmak, anış ve anılan şey manalarına da gelir. Anmak, ya kalp ya dil ile olur. Râgıb'ın Müfredat''ta, Kâmûs sahibinin Besâir'de de açıkladıkla­rı gibi, zıkr, maddesi ile bazen, in­sanın kazandığı marifeti koruma­sı, kendisi ile mümkün olan bir durum kastedilir. Bu şekilde ez­ber ile aynı manaya gelir. Fakat ezber, kalpte elde etmek, zikir ise hatırlamak itibariyledir. Bazen de zikir, bir şeyin kalpte veyahut sö­zün dilde hazır olmasına denilir. Zikir iki kısma ayrılır. Biri dil ile zikir, diğeri de kalp ile zikirdir. Bunlar da iki kısımdır: Unuttuk­tan so a zikretmek/hiç unutma­yıp daima zikretmek. So a zikir nam ve şöhret, methetmek, öv­mek, şan, şeref manalarına da kullanılır. Namaza ve duaya da zikir denilir. Bir de zikir (Enbiya: 21/24, 105) ayetlerinde belirtildiği gibi din ve şeriatı açıklayan ve milletle ilgili hükümleri koyan gökten inen ki­taplara da denir. "Zikir aramız­dan ona mı indirilmiş"[59] ayetinde, öbür manaların her birinden bir yön vardır. İşte bu ma­na ile Kur'ân'ın bir ismi de "zikr"dir.[60] Zikir kelimesinin, anmak, ha­tırlamak, şan, şeref, kitap, öğüt gi­bi geniş bir anlam sahası vardır. Dolayısıyla namı anılmak, şeref ve şan, va'z ve ihtar, kanun, hu­kuk, va'du vaîd (ceza ve mükâ­fat) geçmişlerin kıssalarındaki ib­ret, dinde ihtiyaç bulunan şeyler, fikir, düşünce ve Kur'ân anlamın­da kullanılmıştır Zikir, şükür gibi ya lisan veya kalb ile veyahut beden ile olur. Dil ile zikir, Allah-u Teâlâ'yı esmâ-i hüsnâsıyla yâd ve hamdetmek, kitabını okumaktır. Kalb ile zikir, Allah'ı gönül­den anmak, düşünmektir. Beden ile zikir, bedenin azalarından herbirinin kendi görevlerini yerine getir­mesidir. Kur'ân'da yaklaşık 285 âyette zikredilen bu kelime "bir şeyi telaffuz etme, zihinde hazır bulundurma, hatırlama ve anma demektir.[61] Nitekim Mücadele suresi 19. âyette "Bunları, şeytan istila etmiş, artık o, bunlara Allah'ı hatırlamayı bile unutturmuştur." buyrulmaktadır. İslâm'dan önceki dönemde bu kelime, herhangi bir şeyi anma ve hatırlama manasında kullanılmıştır. Nitekim o dönem şairlerinden Antara şöyle demektedir. "Tayımı ve ona yedirdiklerimi ağzına dolayıp durma, böyle yaparsan derin, uyuzlu devenin derisi gibi olur.[62] "Zikr" kelimesi Kur'ân'da bir çok manada kullanılmıştır. 1- Kur'ân'ın kendisi manasında “Kur’an’ı biz indirdik.”[63] Kur'ân'ın zikir olarak isimlendirilmesinin hikmeti şöyle yorumlanabilir: İnsan zaman zaman gaflet ve dalâlet içerisine düşerek varlığında bulunan inkâr edilemez gerçekleri örtmeye veya unutmaya başlar. Böyle bir durumda onun kalbi kararır ve tam bir unutkanlığın ve gafletin içerisine düşer. İşte bu anda insana kesin gerçekleri hatırlatacak deliller, işaretler devreye girmelidir. Şayet insan, akli selimine dönerse evren ve kendisinde bu delil ve işaretleri görme imkânı bulabilir. Kur'ân bize bu burhan ve alâmetleri hatırlattığı için kendisine zikir denilmiştir.[64] Nitekim Kur'ân'da "Kesin olarak inanan­lar için yeryüzünde âyetler vardır. Kendi nefislerinde de öyle. Görmüyor musunuz?” buyurulur.[65] Namazın da bir ismi zikirdir. Çünkü o da, insana Allah'ı ve ona verdiği sözü hatırlatmaktadır.[66] 2- Kur'ân'ın sıfatı manasında; "O şanlı ve şerefli Kur 'ân'a yemin ederim ki."[67] 3- Allah'ı anma ve hatırlama manasında; "Öyle ise siz beni anın ki ben de sizi anayım.”[68]


16.02.2009 tarihinden beri 3036 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 08:44