Şeytan

Şeytân, uzaklık manasına "şatene" maddesinden "fey'al" veznindendir, uzak demektir. Gerçekte de şeytan haktan uzak­tır. Aynı zamanda, yanma ve batıllık manasına "şeyt" kökünden, "fu'lan" vezninde olduğu, yan­mış ve batıl anlamına geldiği ifade edilmiştir. Bu kullanımda keli­me isim olduğu için çekimli ol­muştur. "Şatane" kökünün Arap dili­nin yabancısı olduğu da ifade edi­liyor. Bu nedenle şeytan bîr cins isimdir. Bundan cin şeytanı anla­şılmakla beraber, insan şeytanı, hatta hayvan şeytanı olarak da an­laşılır. Hz. Ömer'in huysuz bir ata bindirildiğinde "beni bir şeytana bindirdiniz" dediği rivayet edilir. Şeytan, herhangi bir azgın ya­ni azgınlıkta, şer ve kötülükte, fevkalede bir yükselişle kendi sınıf ve benzerlerinin dışına çıkmış kötü inatçı manasında bir cins isimdir. Gerek insandan, hayvandan, yılan gibi görünen yaratıklardan ve ge­rekse diğer gizli mahluklardan ru­hî ilişkisi bulunan kötülere söyle­nir. İnsan şeytanı, hayvan şeytanı, cin şeytanı denilir. Nitekim Kur'ân'da insan şey­tanları ve cin şeytanları çok geçer. İnsan görünür fakat kötülükleri ve şeytanlıkları görülmez. Eserle­riyle belli olur. Şu halde insan şey­tanında bile şeytanlık bir gizli iş­tir. Bunun için şeytan ismi, gizli, kötü bir kuvvet, kötü bir ruh dü­şüncesine döner. İnsan şeytanı, cin şeytanına bağlı demektir. Melek karşıtı olan cin şeytanı, yani gizli şeytan bazı filozoflara göre, manevî ve soyut olarak açıklanmış ise de bunun maddî değerini de inkar etmek doğru olmaz. Bu şekilde şeytan cins ismi, bilhassa görülmeyen ruhlar ve kötü kuvvetlere isim ol­muştur. Yaratılışta her cins bir tek fert ile başlamış olduğundan şeytan denilince bu cinsin babası olan o ilk fert yani İblis akla gelir. O za­man özel isim gibi olur. Şeytan'a Farsça'da "diyv" denilir. Bu keli­me Batı'da "ilah" manasına "diev" olmuştur. [32] Şa-ta-na" fiil kökünden gelir. Kelimenin anlamı, aceleci, dik kafalı, küstah, hain şeklinde tanımlanabilir. Ancak Kur'ân'da şeytanın bir kötülük objesi mi, yoksa bir şahıs mı olduğu sorusu cevaplanması zor olan meselelerdendir. Yalnız Kur'ân'da kötülük, özellikle Hz. Âdem'in yaratılışı anlatı­lırken bir şahıs olarak temsil edilmiş ve onun özel ismi ise, İblis olarak belirtilmiştir. İblîs yalnız Allah'ın emirlerine uymayı redderek ve Âdem'e secdeyi kabul etmemekle kalmamış, ayrıca Allah'a karşı uzun bir mücadeleye de girişmiştir. Ama daha so a Hz. Âdem ve Havva yasaklanan meyveden yiyince, onları isyana teşvik eden, İblîs olarak değil, kötülük ilkesinin artık genel adı olan şeytan ile isimlen­dirilmiştir.[33] Arap dilinde eş-Şatan; kendisiyle su çekilen veya atın ayağına bağlanılan uzun ip[34] anlamını ifade etmektedir. Bu anlamda Antara bir beytinde şöyle demektedir: "Dibi çamurlu kuyunun içine salınan kovaya bağlanan ipler gibi, düşman mızrakları, yağız atımın gözüne girmişken, arkadaşlarım Antara diye benden yardım istiyorlardı."[35] Bu anlam yanında "şa-ta-na"; "altı derin kıvrımlı kuyu", "aşırı zor bir savaş", "uzak ve gidilmesi zor bir mesken" manalarına gelmektedir.[36] Bu manada en-Nabiğâtu'z- Zübyânî şöyle der: "Kalp, Su'âd'a bağlı olduğu halde, onu senden ev uzaklaştırdı."[37] Büyük Türk Müfessirlerinden Hamdi Yazır, şeytan lafzı ile ilgili iki görüş belirtir: 1-Şeytân; şa-ta-na maddesinden "fiyâl" vezninden gelip uzaklık, uzaklaşmaktır. Buna göre şeytan, uzaklaşan ve uzak düşen demektir. Allah'tan uzak düşen bir varlık için kullanılır. 2- Şa-ya-ta maddesinden "fa’lân" vezninden öfkeden helak olmak, diş gıcırdatmak, yakmak, hırsıyla yanmak mana­larına gelir.[38] Bizce birinci görüş daha kuvvetlidir. Zira Kurtûbî de bu görüşü savunarak, şeytanın, Hakka isyan ettiği ve ondan uzaklaştığı için bu ismi aldığını söylemektedir.[39] Bu itibarla şeytan tabiri en geniş ve somut anlamıyla, meşru ve geçerli, ahlakî niteliklere aykırı olan amaçlara ve niyetlere yönelmiş, azgınlıkta, şer ve kötülükte emsalsiz olan demektir. Dolayısıyla şerir ve inatçı olan her isyankâr ve azgına verilebilecek bir isimdir.[40] Kur'ân, şeytan ifadesini yerilen bir sıfat olarak kullanır. Çünkü insanlar, çirkin görünüşlü yaratıkları hep şeytana benzetirler; "Şeytanın yüzü" gibi. Zira şeytana hep şer olarak bakılır.[41] Nitekim bir âyette şöyle denir : "O zakkum ağacı, çılgın ateşin, yani cehennemin dibinde yetişir ve tomurcukları şeytanların başları gibidir."[42] Câhiliye döneminde "şeytan" kelimesi biliniyordu. Araplar, kuvvetli ve cesaretli düzenbaz olan kişilere şeytan lakabı takıyorlardı. Mesela; Cuşem oğullarından olan İbn Mudlec'i ve İbnu'l-Hakem'i şeytan diye isimlendirmişlerdi.[43] Bu itibarla "cin" şeytanı dendiği gibi, insan şeytanı, hayvan şeytanî da denebilir. İnsan ve hayvan görülür, fakat ruhta gizlenen kötülük görülmez. O eserleri ile bilinir. Bu sebeple "şeytan" isminden genel olarak, gizli ve kötü bir kuvvet, kötü ve habis bir ruh anlaşılır.[44] Buna göre Allah'a isyan eden herkes şeytan kavramının içerisinde değerlendirilebilir. "Şeytan" kelimesi, yukarıda sunmaya çalıştığımız anlamların paralelinde olarak Kur'ân, ona isyankâr, asi, Allah'ın rahmetinden kovulmuş gibi anlamlar vermiştir. Câhiliye döneminde ise, bu dini anlam bilinmemiştir. Kur'ân bazen bu kelimeyi lügat anlamında da kullanmıştır. Öte yandan Kur'ân, şeytanı; insanları kötülüklere sürükleyen, özellikle onları Allah yolundan saptırmaya çalışan fizyolojik olmayan bir motif olarak tasvir eder.[45]


16.02.2009 tarihinden beri 4471 defa okundu. Son takip: 22.11.2024 - 04:28